İklim değişikliği etkilerinden doğrudan etkilenen bir grup insan, Avrupa Birliği’ni (AB), iklim hedeflerinin yeterince iddialı olmaması ve yurttaşlarına karşı sorumsuzca davrandığı gerekçesiyle mahkemeye götürüyor. İklim değişikliğinin şiddetli etkilerinin artık gelecekte ve uzak ülkelerde değil, kendi coğrafyalarında halihazırda yaşandığını öne süren aileler, Avrupa’da da pek çok topluluğun geçim kaynaklarının şimdiden tahrip olduğunu belirtiyor ve hükümetleri somut adımlar atarak yurttaşlarını korumaya çağırıyor.

Geçim kaynakları, iklim değişikliği sebebiyle tehlikede veya tehlikeye girecek anne baba, çocuk ve gençlerden oluşan bir grup insanın, Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na karşı açtığı dava bugün başladı. Portekiz, Almanya, Fransa, İtalya, Romanya, Kenya ve Fiji’den on aile ile İsveç Sami Gençlik Birliği, Avrupa Birliği’ni, mevcut 2030 iklim hedeflerinin yetersiz olması nedeniyle ve yurttaşlarını iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı korumayı başaramadığı için harekete geçmeye çağırıyor. Davada, 2030’a kadar yüzde 40 emisyon azaltım hedefiyle Avrupa Birliği’nin iklim taahhütleri, Türkiye dahil birçok başka ülkeden daha iddialı olsa da, bu hedefin iklim değişikliğinin etkilerini önlemek ve insanların yaşam, sağlık, mülkiyet ve çalışma haklarını korumak için yeterli olmadığı savunuluyor.

İklim değişikliği şimdi yaşanıyor

İklim Ağı, iklim değişikliğinin insan sağlığı, ekosistemler, ekonomi ve refah seviyesi üzerindeki etkisinin gittikçe gözle görünür hale geldiğine vurgu yapıyor ve görüşlerini şöyle dile getiriyor: “İklim değişikliği, deniz seviyesindeki yükselme, seller, düzensiz ve şiddetli yağışlar, aşırı sıcaklıklar ve tetiklenen orman yangınları, kuraklık ve donla tahrip olan tarımsal ürünler ile dünyanın birçok yerinde kendisini gösteriyor. Devletler iddialı iklim eylem planlarıyla bir an önce harekete geçmezse, halihazırda gözlenen bu etkiler yakın gelecekte geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açacak. Son yapılan araştırmalara göre Avrupalı gençler, iklim değişikliğini bu çağın en büyük tehlikesi olarak görüyor. Devletlerin gerek sera gazı emisyonu azaltımı, gerekse kırılganlığı yüksek gruplardan başlamak üzere dünyanın dört bir yanındaki yurttaşları korumak için adaptasyon önlemleri alarak harekete geçmesi gerekiyor

Davacı aileler iklim değişikliğinin etkilerini bizzat tecrübe ediyor

Davacı aileler, Mahkeme’den iklim değişikliğinin bir insan hakları meselesi olduğunu ve AB’nin, hem kendi haklarını hem de gelecek nesillerin haklarını korumakla yükümlü olduğunu kabul etmesini istiyorlar. Fransalı davacı ailenin büyüğü Maurice Feschet (72), iklim değişikliği nedeniyle, altı yıl içinde yüzde 44 ürün kaybı yaşadıklarını öne sürerken, İsveç Sami Gençlik Birliği’ndan Sanna Vannar (22) ren geyiklerini kaybederlerse, Sami kültürünün yok olacağını belirtiyor. Vannar’a göre Sami gençlerinin çoğu ren geyiği çobanlığı yaparak aileleriyle kalmak istiyor, ancak net bir gelecek göremiyorlar. Portekizli arıcılık yapan bir ailenin babası Ildebrando Conceiçao ise, arıların iklim değişikliğinin hızına ayak uyduramadığını, geçen yıllarda bal üretiminin ciddi oranda düştüğünü ve bunun aile gelirini aynı şekilde etkilediğini belirtiyor ve iklim değişikliğinin ulusal bir mesele değil, tüm insanlığın sorunu olduğunun altını çiziyor.

Davacıları, çevre avukatı Roda Verheyen, Prof. Gerd Winter ve Hugo Leith temsil ediyor. Roda Verheyen konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde açıklıyor: “İklim değişikliği artık Avrupa’da ve tüm dünyada davalara konu olacak bir meseledir. Davacı aileler iklim değişikliğinin tehlikelerini önlenmesi ve yaşam, sağlık, çalışma ve mülkiyet haklarının garanti altına alınması konusunda AB mahkemelerine ve hukuk sistemine güvenmektedir. AB mahkemeleri bu aileleri dinlemek ve korunduklarından emin olmakla yükümlüdür

Dünyanın dört bir tarafından davacılara destek var

Aileler, Avrupa Birliği üyesi olan ve olmayan tüm devletlerin iddialı iklim hedefleri koyup uygulamasının gerekliliğine inanan dünyanın dört bir yanından birçok sivil toplum kuruluşu, bilim insanı ve yurttaş tarafından destekleniyor. Sivil toplum kuruluşlarına ek olarak, düşünce kuruluşu Climate Analytics de davaya bilimsel altyapı sağlayarak ailelerin iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini ortaya koymalarına yardımcı oluyor. Avrupa’nın 30 ülkesinde 150’den fazla üye kuruluşla 1700’e yakın sivil toplum kuruluşunu temsil eden Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) da bu davayı destekliyor ve davacı ailelerin temel insan haklarının korunması için Avrupa Birliği’ni harekete geçmeye çağırıyor. Türkiye’de ise çevre alanında çalışan on üç sivil toplum kuruluşunun iklim değişikliği konusunda çözüm önerileri geliştirmek üzere 2012’de kurduğu İklim Ağı, bu iklim davasını destekleyerek Paris Anlaşması etrafında tüm devletleri, iddialı iklim hedefleri ortaya koyarak bu hedefleri uygulamak için somut adımlar atmaya çağırıyor.

 


 

İklim Ağı Hakkında: 
İklim Ağı Türkiye’de iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere 2012 yılında kuruldu. Etkilerini gittikçe artan sıklıkta ve şiddette yaşadığımız insan kaynaklı iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarımızı ve çözüm önerilerini, toplum, kamu kurumları ve uluslararası kurumlar ile paylaşmayı ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlamaktadır.

İklim Ağı bileşenleri: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği, Greenpeace Akdeniz, Heinrich Böll Stiftung Derneği, KADOS (Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği), TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 350 Ankara, Yeşilist, Yeşil Düşünce Derneği, Yeryüzü Derneği. twitter.com/iklimagi