Ali Ülker: Sadece kitaplara takılıp kalmayın. Kendiniz araştırıp keşfedin.

Yıldız Holding, 22 Şubat ve 10 Mart tarihlerinde Boğaziçi Yöneticiler Vakfı ile Hamilik Okulu Vakfı’nın Keşif ve İlham Kulübü öğrencilerini Northstar İnovasyon Merkezi’nde misafir etti.

Ziyaretlere iştirak eden Vakıf Müdürümüz İbrahim Ethem Gören Bey’in notlarını sizlerle paylaşıyoruz:

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker ve Yıldız Holding Genel Müdür Yardımcısı, BYV Mütevelli Heyeti Başkanı Bahattin Aydın’ın ev sahipliğinde düzenlenen programlarda Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri iş hayatının profesyonelleriyle inovasyon üzerine eskilerin, efradını cami a’yarını mani dedikleri tarzda müzakerelerde bulunma ve ufuk açıcı toplantı süreçlerine katılma imkânını elde etti.

i3

Toplantılara iştirak eden öğrenciler BYV’de ve Hamilik Okulu Vakfı’nda iki yıldır Hamilik Okulu çalışmalarına devam eden ikinci kademe talebeleri. Hamilik Okulu çalışmalarının ikinci kademesi “Keşif ve İnovasyon” odaklı. Burada, kimlik ve vizyonunu Osmanlı ve Selçuklu medeniyetlerinden neş’et eden ‘Ahilik’ten ve ‘İslâm Medeniyeti’nin ‘Fütüvvet’ kavramından alan ‘Hamilik’ için de bir paragraf açmak vakıa mutabık olacaktır.

“Hamilik” insan olma ve insan kalma davasına sevdalanan güzel insanların bir araya gelerek oluşturma gayretinde bulundukları kadim bir mefhum yahut müessese… Bu meyanda Hamilik Okulu kurularak, çağdaş medeniyetin değer öğütücü çarklarına elini-eteğini, gönlünü-benliğini kaptırma ihtimali bulunan gençlerimize rehberlik/yol arkadaşlığı ediliyor. Tasadduk, isar, şenlendirme, yiğitlik, cömertlik, fütüvvet, vefa, ihsan, marifet, züht, takva, diğerkâmlık, liyakat, sadakat, işini iyi yapmak, mesleğinin adamı olmak, insana ve eşyaya hak ettiği değeri verip yeryüzünde Allah’ın halifeliği görevini bihakkın yerine getirmek ve “emr olunduğu gibi dosdoğru olmak” hamiliğin olmazsa olmaz anahtar kelimeleri. Hâsılı, hamilik insan olma ve insan kalma meselesi… Bu çalışma, Hamilik Okulu Vakfı’na gönül veren meslek ve ahlâk adamlarının marifetiyle 2008 yılında başlatılmış. Boğaziçi Yöneticiler Vakfı da, Hamilik Okulu Vakfı’nın destekleriyle 2015 yılında Hamilik Okulu süreçlerine dâhil olmuş.

ALİ ÜLKER: SERBEST DÜŞÜNCEYİ TETİKLEMEYE GAYRET EDİYORUZ

Toplantıda Yıldız Holding Başkan Yardımcısı Ali Ülker öğrencilerle yaptığı hasbihalde Northstar’da serbest düşünceyi tetiklemeye gayret ettiklerini belirterek kardeşlerine hitap ederek “Sadece kitaplara takılıp kalmayın. Kendiniz araştırıp keşfedin.” dedi.

Piyasada iş yapma şekillerinin değiştiğine de dikkat çeken Ali Ülker, sözlerine şu cümlelerle devam etti: “Bu değişime ayak uydurmak; bir atım öte değişimi başlatmak gerekir. Klasik inovasyonda şunu yapıyoruz. Ürünleri farklılaştırmaya çalışıyoruz. Yeni bir ürün geliştirdiğimizde tüketiciye soruyoruz: Beğendiğiniz yönleri neler; beğenmediğiniz yönleri neler? Tüketicinin bildirimlerine göre yeni yatırım kararları alıyoruz.

i5

MURAT ÜLKER “OFİSLERİMİZ ARTIK CEP TELEFONLARIMIZ”

Dünyayı dolaşıyorum. Murat Ülker Bey’in dediği gibi ofislerimiz artık cep telefonlarımız. Ocak ayından bugüne kadar birkaç kez ABD’ye ve İngiltere’ye gittim. Japonya’ya, Çin’e, Tanzanya’ya gittim. Dünyada büyük bir yarış var. Şirketler ve ülkeler birbirlerini geçmeye çalışıyor. Bu yarışta inovatif fikir ve uygulamaları olan şirket ve ülkeler öne geçecek.”

BAHATTİN AYDIN: İNOVASYON MERKEZDEN DEĞİL; ÇEVREDEN BAŞLAR

Yıldız Holding Genel Müdür Yardımcısı  Bahattin Aydın da konuşmasında iş hayatının büyük bir değişim, dönüşüm ve gelişim içinde olduğunu belirterek bu değişime ayak uyduran yahut gelişimi başlatan şirketlerin ayakta kalabileceğine vurgu yaparak şunları söyledi: “İnovasyon sadece yeni iş fikirleri üretmek değil; değişim ve gelişimi tüm iş süreçlerine tatbik etmektir. İnovasyon merkezden değil; çevreden başlar.”

i2

Toplantılarda Ülker’in toplumun aynası olduğunu vurgu yapan Ali Ülker’in, müesseselerinin kurucusu, ülkemizin duayen iş adamı ve sanayicilerinden Merhum Sabri Ülker’e dair pek çok hatıra ve tespit de nakletti. Mezkûr hatıra ve tespitleri not ettik. Merhuma rahmeti vesile kılarak Ali Ülker Bey’in gözünden Merhum Sabri Ülker Bey’in portresini irfanınıza arz ediyoruz:

SABRİ BEY ÇOCUKLUĞUNDA ÇOK BÜYÜK SIKINTILAR YAŞAMIŞ

“Sabri Bey’in en önemli özelliği çocukluğunda yaşadığı sıkıntılardır. Bu sıkıntılar çok çalışmasını, yılmadan, usanmadan çalışmasını tetiklemiştir. Merhum Sabri Bey çocukluğunu Kırım’da Bolşevik İhtilali’nin yaşandığı dönemde geçirmiştir. Çok sıkıntılar çekmiştir. Henüz çok küçük yaşlarındayken işgal ve kıtlık yıllarını görmüştür.

Ailesinin Türkiye’ye göç etmesi onun hayatının önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye’de okula gidiyor olmak bile Sabri Ülker için büyük bir lüks olmuştur. Sabri Bey darlıktan bolluğa çıkınca şükretmesini bilmiş, çok çalışarak kendisine verilen nimetlerin şükrünü eda etmiştir.

Çok çalışmıştır dedik. Evet, mütemadiyen, çocukluğundan itibaren büyük bir azimle çalışmıştır. İlkokulda da çok başarılıdır. Okul karnelerine bakıyoruz 9 yok; Tüm notları 10. Yaşadığı çocukluk tutucu olmasını gerektiriyordu.

SABRİ BEY’DEN ÇOK ÇALIŞMAYI ÖĞRENDİM

Sabri Bey’in çalışkanlığına tekrar vurgu yapayım. Sabri Bey’den hayatı ve çok çalışmayı öğrendim. İlkokul ve ortaokulda boş zamanlarımda beni fabrikaya götürür ilgi alanlarıma göre yapabileceğim şeyler bulurdu. Lisede tüm yaz tatillerinde bir nevi stajımı fabrikalarda yapmış oldum. Sabri Bey bu haliyle bize hayat boyu çok çalışmayı, üretime ve dolayısıyla insanlığa katkıda bulunmayı öğütlemiş ve göstererek öğretmiş oldu.Tutarlı, başarılı bir insandı. Dünya ahiret dengesini iyi kurdu. Güne erken saatlerde başlardı. Bunu kendine vird edinmişti. Sabah namazından sonra kesinlikle yatmazdı. Bont çantasını odasında bulunan bir kontra plağın üzerine koyar ajandasını çıkarır, günlük iş planını yapardı.

İŞİ EHLİNE VERİRDİ

Sabri Bey’le birlikte çalışmak büyük bir zevkti. Çevresindekiler her an ondan yeni bir şeyler öğrendiler. Merhum Sabri Bey liyakati önemser ve işi ehline verirdi, işin uzmanlarıyla çalışırdı.

ONUN İÇİN MAKUL BİR KÂR MARJI YETERLİYDİ

İktisat literatüründe ve dolayısıyla iş hayatında, piyasada kârın maksimize edilmesi gibi bir kavram var. Sabri Bey hiçbir zaman kârı maksimize etmeyi düşünmedi. Şirketlerinin hayatiyetlerini devam ettirebilecek ölçüde makul bir kâr ile yetindi. Kâra farklı bir bakış açısı getirdi.

KIRIĞI OLMAYAN BİSKÜVİ

Bisküviler eskiden; bundan 30-40 sene önce teneke kutalar içerisinde satılırdı. İstanbul’dan Topkapı’daki fabrikadan ambarlara giden bisküvi kutuları çember şeklindeki bir kasnağa 7’li tenekeler halinde yerleştirilir, oradan kamyonlara yüklenirdi. Hamallar kasnağı sırtından yere sertçe bırakınca tenekelerin içindeki bisküviler kırılırdı. Bir de bunun Anadolu’ya sevkiyat esnasındaki yolculuğunu düşünün. Trenlerle giden bisküvi tenekeleri de özensiz bir şekilde yükleme-boşaltma yapıldığından içindeki bisküvilerin bir bölümü kırılırdı.

Aranızda hatırlayanlarınız vardır. Eskiden teneke kutular içerisinde satışa arz edilen bisküviler gazete kağıtlarının üzerine konularak tartılıp müşteriye verilirdi. Bakkal, sağlam olanları müşteriye satar, kırık olanları ise ya kendi evine götürür ya da satış fiyatının çok altında satardı. Hâsılı bakkallar kırık bisküvilerden muzdaripti.

Sabri Bey, Anadolu’ya yaptığı bir ziyarette müşterisi “Kırık bisküvilere çare bulun?” çağrısına muhatap olunca kendi kamyonunu almaya karar vermiştir. Böylelikle kendi kamyonuyla özenle taşınan bisküviler kırılmadan, fire vermeden bakkallara dağıtılmıştır. Bu hamle Sabri Bey’in işine atfettiği önemin bir göstergesidir.

MÜŞTERİLERİNİ ZİYARET EDERDİ

Sabri Bey, oturduğu yerde durmaz; müşterinin ayağına gelmesini beklemez, müşteri ziyaretlerine giderdi. Müşteriyi kelimenin tam manasıyla velinimet olarak gördüğünden böyle davranırdı.

Sabri Bey’in iş, sanayi ve ticaret hayatına atıldığı yıllarda İstanbul’daki sanayiciler oturduğu yerde oturur, müşterilerinin tabir yerindeyse ayaklarına gelmesini beklerdi. Sabri Bey bu kısır döngüyü kırmış, kendisi müşterilerinin ayağına gitmiş, böylelikle onlarla birinci elden temas kurarak varsa şikâyetlerini dinlemiş, önerilerini almıştır.

İşlerini çok iyi bir şekilde takip ederdi, Ankara’daki işlerle ilgili olarak hemen her gün en az 10 dakikalık telefon görüşmesi yapardı. Her işi bizzat takip ederdi. Şirketlere yüzde yüz hâkimdi. Hemen her çalışma alanı %100 oranında kontrolü altındaydı.

ÜRÜN FİYATLARINI TÜRKİYE GENELİNDE SABİTLEDİ

Eskiden nakliye çok daha önemli bir maliyet kalemi idi. Türkiye’nin her tarafında aynı ürünler farklı farklı fiyatlarda satılırdı. Eskişehir’de fiyatı 120 kuruş olan bir ürünün fiyatı Erzurum’da neredeyse 180-200 kuruştu. Sabri Bey tüm Türkiye’de fiyatları sabitleyerek halkımıza ve esnafa büyük bir hizmette bulunmuştur. Sabri Bey’in bu tutumu diğer firmaların da fiyatlarını aşağıya çekmeye, sabit fiyattan ürün satmaya teşvik etmiştir. Sabri Bey ayrıca ürünlerin üzerine fiyat basarak tüketiciye ürünlerinin farklı farklı fiyatlar üzerinden satılmasının önüne geçmiştir.

KENDİ BİSKÜVİ FIRININI KENDİSİ YAPTI

Fiyatların sabitlenmesiyle birlikte zaman geliyor, Topkapı’daki fabrika tam kapasite çalışmasına rağmen talebi, siparişleri karşılamaya yeterli gelmiyor. O dönemde Topkapı fabrikasında sadece bir fırında üretim yapılıyor. Türkiye’de fırın bulmak mümkün değil, yurtdışından ithalata yönelik kısıtlamalar nedeniyle fırın getirmek de imkânsız. Sabri Bey ne yapıyor? Kendi çözümünü geliştiriyor. Ustalarıyla beraber tek faal fırını söküyor, parçaların fotoğraflarını çekiyor, ustalarla birlikte Perşembe pazarına giderek tek tek parçaları satın alıyor, bazılarının kalıplarını döktürerek imal ettiriyor, el ve gönül birliğiyle yeni bir fırın yapılmış oluyor.

ENFLASYONİST ORTAMDA FİYAT FARKLARINI İADE ETTİ

Türkiye uzun yıllar enflasyonist ortamlarda yaşadı. Fiyatlarda çok sık aralıklarla dalgalanmalar meydana geldi. Sabri Bey, fiyatların yükseldiği dönemlerde sattığı bisküvilerin fiyatları gerileyince aradaki ücret farklarını Anadolu’daki bayilerine iade etmiş, hem bayilerinin hem de halkın gönlünü ve güvenini kazanmıştır.

DAKİK BİR İNSANDI

Dakik bir insandı, hiç kimseyi bekletmez, toplantılarına tam vaktinde başlar, randevularına vaktinden önce giderdi. Hâsılı, kıymetini takdir ederek zamana riayet ederdi. Sabri Bey’in bu rikkati her şeyden önce kendine ve muhataplarına karşı olan saygısından kaynaklanıyordu.

Tüm bu işlerin arasında kendine vakit ayırmasını bilir; öğle vakitlerinde kaylule yapar, 20 dakika kadar dinlenirdi.

ÜLKER AYNI ÇİZGİYİ DEVAM ETTİRİYOR

Şimdilerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri denilen şeyi Sabri Bey yıllar yılı hiç reklamını yapmadan yerine getirdi. Çok hayır hasenat işinde bulundu. Ama hiçbir zaman bunun reklamını yapmadı. “Hayır, hasenat şahsi işlerdir, bir elin verdiğini diğer el bilmemeli, bu işlerin reklamı olmaz” derdi. Ülker aynı çizgiyi devam ettiriyor.”

Platformunuzu seçin ve paylaşın.