HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Davutoğlu: Rusya PKK'yı keşfetti, HDP'yi ağırlıyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye'yle kimin arası bozuluyorsa PKK'ya çiçek atıyor. İsrail'le Mavi Marmara yaşandıktan sonra baktık ki İsrail'le PKK arasında bazı temaslar olmuş. Şimdi, Rusya ile bazı olaylar yaşadık, iki ay önce PKK'nın adını dahi zikretmeyen Rusya birden PKK'yı keşfetti, HDP'yi ağırlıyor" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanan terör olaylarına işaret eden Davutoğlu, "Zor bir mücadele yürüyor ama birkaç ile yoğunlaşmış bir mücadeledir bu. Bölgenin geneline sirayet eden bir tablo değil. Bu mücadeleyi sabırla, en az zayiatla ve en etkin biçimde yürütmeye kararlıyız. Alınan neticeler de başarılı neticelerdir. Önemli ölçüde temizliğin yapıldığını ve ilerlendiğini söyleyebilirim. Maalesef oradaki belediyeler de kendi ellerindeki iş makineleri dahil bu iş için neredeyse kullanır durumdalar. Adım adım yürütülen bir mücadele, başarılı bir şekilde yürütülüyor. Dolayısıyla, askerimiz, jandarmamız tam bir koordinasyon içinde kurumlar arası koordinasyon da gayet başarılı. İnşallah, o halkın üzerinde bütün vesayetleri kıran bir şekilde mücadeleyi noktalayacağız" ifadelerini kullandı.

Parti kapatma davası tartışmalarını değerlendiren Davutoğlu, "Hukuk devleti kurallarına herkes sadakat göstermek durumunda. Bir belediye eğer devletten aldığı kaynakları birtakım bay-pas yollarıyla terör örgütüne aktarıyorsa, birtakım elemanlar çalışmadan maaşlar alıp terör unsurlarıyla işbirliği yapıyorsa bu demokratik hukuk devleti kurallarında yoktur. Onun için birtakım soruşturmalar yapılıyor. Bazı belediye başkanlarının açığa alınması veya gözaltına alınmasının da sebebi budur. Teröre yaptıkları desteği kesecekler. Dolayısıyla, biz parti kapatılmasına prensip olarak karşıyız. Nihayet hukuki bir süreç. Fakat, kişilerin tek tek işledikleri suçlar konusunda ise bu suçlar binlerce insanın hayatını etkileyecek noktaya gelmişse buna da kayıtsız kalınamaz. Şu alana girmiş olan belediye başkanları da HDP milletvekilleri de aynı demokratik devlet hukuk kurallarına uymak durumundadır. Değilse hesap verir hukuk devletinde. Parti kapatmaydı, demokrasinin askıya alınması intibasını verecek uygulamalara sıcak bakmayız ama hukuk devleti önünde hepimiz eşitiz ve herkes hesap verme makamındadır. Bunun suistimal edilmemesi, kişiler hakkında bir süreç başlamış, bazı il binalarında silahlar bulunuyor veya bazı milletvekilleri arabalarındaki dokunulmazlık zırhına sığınıp bazı silahları bir yerden diğer yerlere aktarıyorsa, bazı milletvekilleri ki bunların istihbaratı hepsi var bizim elimizde bunların gereği yapılır" diye konuştu.

"GÖRÜŞMEYİ ÖNEMLİ GÖRÜYORUM"

Kılıçdaroğlu ile bugün yeni anayasa çerçevesinde yaptığı görüşmeye ilişkin bilgi veren Davutoğlu, "Yanlış bir kanaat var, siyasi partiler birbirlerinin hasımlarıymış gibi. Siyasi liderler mutlaka bir sert dil kullanmaları gerekirmiş gibi. Siyasi rakibiz doğru çünkü aynı seçmen tabanından oylar istiyoruz. Hiçbir zaman demokrasilerde siyasi partiler ve siyasi liderler birbirleriyle hasım gibi görmemeliler, gerektiğinde oturup konuşabilmeliler, belli bir seviyeyle eleştiri yapabilmeliler, desteklemek gerektiğinde de birisi doğru söz söylediğinde doğru söz söylüyor demekten çekinmemelidir. Yeni bir gelenek başlatması itibarıyla önemli görüyorum. Bundan sonra da her Başbakan görev aldığında kendi perspektifini muhalefet liderlerine kendisinin perspektifini anlattıktan sonra belli konularda işbirliği imkanlarının araştırılması ülkenin menfaatinedir. Bazı gerilimlerin düşmesini sağlar, toplumda şu veya bu kitleye oy verenlerin birbiriyle daha sıcak, daha yumuşak bakmasını sağlar. Tepede çatışma arttığı zaman tabanda o kesimlere oy verenler arasında da soğukluk yayılması normaldir. Bu görüşmeyi o bakımdan önemli görüyorum. Sayın Bahçeli ile de görüşeceğim. Her şeyden önce verilen mesaj açıktır. Biz, oturup bunları değerlendirebiliriz. Sayın Kılıçdaroğlu ile ekibiyle de sıcak bir ortamda cereyan etti. Tabii ki farklı görüşlerimiz var, ben sizin kanaatinize katılmıyorum dediğimiz çok vesileler oldu ama nihayetinde hepimiz bu ülkenin iyiliği için çalışıyoruz. İktidar demokrasilerin nasıl bir ülkenin olmazsa olmazıdır, muhalefette öyle. O bakımdan çok faydalı bir görüşme oldu. Ben zihnimdeki konuları birer birer kendileriyle paylaştım. Böyle bir geleneği başlatmak için böyle bir girişimde bulundum dedim. Ümit ederim önümüzdeki 4 yıl içinde de bu anlayış devam eder. Gerek üslup gerek muhtevada belli bir seviyeyi yakalamak ümit verici bir gelişme olur" ifadelerini kullandı.

Anayasanın bir mutabakat meselesi olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Toplumun genelinin mutabık olmadığı bir anayasa toplum tarafından kolay kabul edilmez ya da kabul edilse dahi sürdürülebilir olmaz. Ben 380 milletvekiline de sahip olsaydım yine bu görüşmeyi anayasa bağlamında yapardım. Mümkün olan en geniş mutabakatı sağlamak itibarıyla bir ortak zemin olabileceği kanaatindeyim. Farklılıklarımız var, mesele sadece anayasa meselesi değildi ama anayasa bağlamında da ele aldığımızda ben kendi perspektifimi paylaştım. O da kendi perspektifini anlattı" dedi.

"ANAYASANIN RUHU ÖNEMLİ"

Başbakan Davutoğlu, anayasanın ruhunun önemli olduğunu belirterek, "Anayasanın iskeleti kurumlar arası ilişkiyi tanımlar. Ruhu ise insan devlet ilişkisine, insana nasıl bakıldığıyla tanımlanabilir. Ben her bir anayasa ile ilgili genel kanaatimi de paylaştım. Öyle bir anayasa yapalım ki bugünkü konjonktüre bağımlı olmasın yani kişiselleştirmeyelim. Sayın Cumhurbaşkanımız, ben ya da başkaları üzerinden değil, hepimiz. Nihayet 40 yıl sonra muhtemelen hiçbirimiz bu dünyada bu ülkede olmayacağız, o zaman dahi yaşayabilir bir anayasa yapmak lazım" diye konuştu.

"BİZİM KANAATİMİZ ANAYASA REVİZYONU DEĞİL, ÇÜNKÜ ÇOK REVİZE EDİLDİ BU ANAYASA"

12 Eylül Anayasası'nın üzerinden 33 yılın geçtiğini anlatan Davutoğlu, "Bugün, bu anayasa ile yaşanamayacağını da söylüyoruz. Kendisine de söyledim. Mutabık kaldığımız hususlardan birisi 12 Eylül darbesiyle gelen anayasal ve yasal hukukun tümüyle kaldırılması ve ciddi bir darbeden arındırılmış sivil bir siyasete geçiş. Bunlar anayasadır, Siyasi Partiler Kanunu'dur, Seçim Kanunu'dur. Bütün bunlar çerçevesi. Önemli olan esasta anlaşmak. Esas da şu, bu anayasa değişmeli. Bizim kanaatimiz anayasa revizyonu değil, çünkü çok revize edildi bu anayasa. Biz yeni bir anayasa, gerçek anlamda reform niteliği taşıyan anayasa reformu istiyoruz. İkinci husus ki orada da geniş bir toplumsal taban olduğu kanaatindeyim. 12 Eylül Anayasası devleti esas alan, devleti tanımlamadan yukarıda bir yerde görüp vatandaşı devlete göre tanımlayan ve bu anlamda da temel hak ve hürriyetlerden hareket eden bir anayasa olmaktan çok özgürlükleri verdikten sonra kısıtlayan detaycı bir anayasa" dedi.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz öyle bir anayasa yazalım ki devleti esas alsın. Devlet dediğimiz şey, bizim meselemizdir. Devleti, biz insanlar ve vatandaşlar olarak biz yönetiriz. Öyle bir şey var ki anayasada devlet var bir yerde, ulaşamadığımız, biz de ona uymak durumundayız. Hayır, devleti biz tanımlayacağız. Temel hak ve hürriyetler konusunda hiçbir kısıtlamanın gelmediği az, öz ve net bir anayasa. Yine herhangi bir şekilde gücün tekelleşmediği, güçler ayrılığı prensibinin en iyi şekilde bir anayasa. Bu sadece yürütmede gücün Başbakan ya da Cumhurbaşkanında gücün birikmesi değil. Yargıda da güç tekelleşmeyecek, bürokraside de güç tekelleşmeyecek. Gücün tek meşruiyet kaynağının halk olduğunu, halkın onayını almamış hiçbir mekanizmanın meşruiyet kazanamayacağı bir yapı öngörüyorsak, bunu verecek bir anayasa. Şimdi anayasanın ruhu bu."

"TABULARI BİR KENARA KOYALIM"

"Anayasanın iskeletine gelince, bu ruhu gerçekleştiren, bu ruhu teminat altına alan bir yürütme biçimini tartışalım" diyen Davutoğlu, "Yani, Başkanlık sistemi bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur. Parlamenter sistem bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur. Başkanlık sisteminde bu ruhu iskelet halinde hayata geçiren örnekler de vardır, parlamenter sistemde. Burada şu argüman geliyor. Bizim 150-200 yıllık bir parlamenter geçmişimiz var ama 200 yıllık parlamenter sisteme baktığımızda bizde aslında parlamenter sistem uygulanmadı. Ülkenin seçilmiş başbakanın yüce divana çıkarıldığı dönemlere mi parlamenter sistem mi diyeceğiz? Bugünkü sistem parlamenter sistem de değil. Bizim teklifimizi de açık bir şekilde Sayın Kılıçdaroğlu'na söyledim, eğer bu şekilde evrildikten sonra siyasal sistem, doğru olanın başkanlığa geçmek olduğunu, Başkanlık Sistemi'ni de bu ruha şekilde tanımladığımızda iddia edildiği gibi diktatörlüğe otoriter yapıya dönüşmeyeceğini. Ama bu ruha sahip olmazsa, parlamenter sistem de buna dönüşebilir. Parlamenter sistemden kaynaklanan otoriter yapılar da vardır yani Hitler Almanyası parlamenter sistemden doğdu. Dolayısıyla, tabuları bir kenara koyalım, nerede anlaştığımıza bakalım. Anlaştığımız zemin içinde, hiçbir kısıtlama ve önyargı olmaksızın, Türkiye için hangi sistem doğruysa siz de teklifinizi koyun biz de koyalım ve tartışalım" ifadelerini kullandı.

"YANLIŞI GİDERMEK İÇİN ÇÖZÜM YOLU DÜŞÜNELİM"

Davutoğlu, "12 Eylül Anayasası ile devam etmeyeceğiz' diye anlaşmışsak herkesin kendi çözümünü ortaya koyması lazım, sonra da bunu tartışmamız lazım. Bugün mutabık kaldığımız hususlardan birisi, yöntemi de ifade ettim. 2007 seçimlerinden sonra AK Parti olarak biz bir anayasa çalışması yaptık. AK Parti'nin teklifi olarak kamuoyuna açtık. 2011'de bütün partilerin eşit katılımıyla mutabakata dayanarak yol alınacak bir anayasa uzlaşma komisyonu oluşturuldu, orada da netice alınamadı, 60 maddede mutabakat sağlandı. Şimdi, mutabık kaldığımız Sayın Kılıçdaroğlu ile. Anayasa Uzlaşma Komisyonu aldığı yerden çalışmalarını süreli olarak, 6 ay gibi 3 gibi geri kalan çalışmayı sürdürsün ve ulaştığı sonuçları bize aktarsın. Bu çalışmayı yaparken biz Başkanlık sistemi ile kanaatler ve modelimizi gündeme getiririz. Eğer, CHP başka bir şey teklif ediyorsa parlamenter sistem bağlamında, o da kendi teklifini sunar. Nihayette CHP'nin rahatsız olduğu Başkanlık Sistemi'nden veya diğer partilerin neyse, bunu tartışalım. 'Şurada başkanlık sisteminin yanlış olduğunu düşünüyoruz' dedikleri yerde gerekirse o yanlışı gidermek için çözüm yolu düşünelim" dedi.

"BÜTÜN DARBE İZLERİNİ SİLEN BİR ANAYASA YAPALIM"

"Anayasanın bazı maddeleri var ki o parlamenter sistemde de aynıdır" ifadesini kullanan Davutoğlu, "Parlamenter sistemde öyle veya böyle, gösteri hakkı, mülkiyet hakkı, basın özgürlüğü. Bunlar, parlamenter sistemde olsa, bunlar hangi sistemde olursa olsun geçerli. Yönetim sistemini tanımlayan paragraflarla ilgili maddeler ve ruhu iyice oturduktan sonra anayasanın, bu sefer oturur konuşuruz, bu ruha uygun bir iskeleti inşa edelim. Biz başkanlık sistemini doğru görürüz, bunun eksikliklerini giderecek şeyleri diğer partilerden duymak isteriz. Onlar bir sistem getiriyorsa onlar da onu getirirler, onu tartışırız ama burada olmaması gereken şey şu konjonktürel bir tartışma yapmayalım. Zaten bütün mesele buradan çıktı. 1876'dan bu yana bizde ki bütün anayasalar tepkisel anayasalar şeklinde ortaya çıktı. Bizim tepkisel olmayan, oturup soğukkanlı bir şekilde, kişiselleştirmeden, dediğim gibi hiçbirimiz baki değiliz hepimiz faniyiz. Bunu ben, Başbakanlık Cumhurbaşkanlığı ilişkisi için de telakki etmeyi zillet olarak görürüm. Keşke biz, 12 Eylül'ü rafa kaldıran, bütün darbe izlerini silen anayasa yapalım. Burada hepimizin bu mirası ortaklaşa yapacağımız yapı oluşturalım. Bu, Sayın Kılıçdaroğlu için de benim için de diğer muhalefet partileri için de bir şereftir" şeklinde konuştu.

"BÜYÜKŞEHİR YASASI'NDA ATILACAK ADIMLARI DEĞERLENDİRİRİZ"

Büyükşehir Yasası'nda değişiklik yapılması yönündeki çalışmalara işaret eden Davutoğlu, "Bir yeniden değerlendirme ihtiyacı uygulandı. Bazı yerlerde, büyükşehir belediyesi bir partiden ilçe belediyesi başka partiden ise bir şekilde kaynakların eşit dağılmaması gibi haller olabiliyor. Bu anlamda Büyükşehir Yasası'nda aksayan hususları gözden geçiririz ama bunu salt bir bölgeye ait mesele olarak değerlendirmeyiz. Yeni bir düzenleme yapmak gerekirse, bu konuda bütün verileri alıyoruz, terörle mücadele bağlamında değil sadece. Atılacak adımları değerlendiririz" ifadelerini kullandı.

Kamu düzeninin olmadığı yerde hiçbir sürecin işlemeyeceğini belirten Davutoğlu, kamu düzenine herkesin saygı göstermesi gerektiğini ifade etti. Bölgedeki değişik toplum kesimlerle irtibatın devamlı yapıldığını anlatan Davutoğlu, görüşmelerin yapıldığını dile getirdi.

"TERÖRİSTLERİN CENAZELERİ İSE BAHSEDİLEN, BU CENAZELERİ ZATEN KENDİLERİ ALIP GÖTÜRÜYORLAR"

Sivil cenazelerin kaldırılması noktasında hiçbir aksamanın olmadığını söyleyen Davutoğlu, devlet tarafından hiçbir sivilin hayatını kaybetmediğini, hepsinin terör örgütü tarafından kaybettiğini ifade etti. Güvenlik birimlerinin son derece titiz bir mücadele yürüttüğünü anlatan Davutoğlu, "Barikatlar, hendekler konusunda çevrede herhangi bir şey olmaması için gayret sarf ediyorlar ama teröristlerin cenazeleri ise bahsedilen bu cenazeleri zaten kendileri alıp götürüyorlar bir kısmını. Bundan da sorumlu olan teröristlerin kendileri ve diğerleri" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE İLE KİMİN ARASI BOZULUYORSA PKK'YA ÇİÇEK ATIYOR"

"Türkiye'yle kimin arası bozuluyorsa PKK'ya çiçek atıyor" diyen Davutoğlu, "İsrail'le Mavi Marmara yaşandıktan sonra baktık ki İsrail'le PKK arasında bazı temaslar olmuş. Şimdi, Rusya ile bazı olaylar yaşadık, iki ay önce PKK'nın adını dahi zikretmeyen Rusya birden PKK'yı keşfetti, HDP'yi ağırlıyor. 2015 yılı olduğu için Ermenilerle sıkıntılar yaşadık, Washington'a gittiklerinde Ermeniler ağırladı bunları. Kimin Türkiye ile sıkıntısı varsa, onlar için PKK veya işte siyasi uzantısı olarak HDP kullanılabilir bir malzeme. Bunu, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımızın çok iyi anlaması lazım. Onlar ki dedeleri o toprakları Rus işgalinden kurtarmak için nasıl büyük fedakarlıklar yaptılar" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Onlara karşı verilen mücadeleden sonra şimdi bakıyorsunuz Rusya'nın piyonu olmayı kendilerine bir Türkiye'ye karşı Rusya ile birlikte çalışmayı kendilerine yedirebiliyorlar. Bütün doğu Anadolu'da mücadele edenlerin torunlarının bunlara hadlerini bildirmesi lazım. Kim Türkiye ile problem yaşıyorsa, İran'la görüş ayrılığımız varsa İran'la aynı şekilde temas noktalarını biliyoruz. Türkiye ile problemli olan ülkelere yaklaşarak Türkiyelileşmek mümkün değil."

Bu süreçte Öcalan'ın devreye sokulup sokulmayacağına ilişkin konuşan Davutoğlu, "Hayır, şu anda çözüm süreci esnasında bizim doğrudan siyasiler olarak temasımız olmadı. Çözüm sürecinin doğası içinde bir mekanizma da işletildi, HDP'li bazı milletvekilleri gittiler. ama son mesajı Öcalan'ın geçen Mart ayında bir silahsızlanma konferansı tertip edilip oradan silahların bırakılması yönünde mesaj çıkmasıydı. Ne oldu? Dolmabahçe mutabakatı diye tahrif edilen şey de buna dayalıydı. Arkadaşlarımızla onu görüştüler orada, başka birşey değil. Yoksa, Türkiye'nin bölünmesi gibi bir mutabakat herhalde kimse ne düşünebilir, ne bize yakıştırabilir. Silahsızlanmaydı mesele. Ne oldu? Demirtaş, yaptığı 2-3 açıklamayla bunu berhava etti. Meclis'te yaptığı konuşma, arkasından Kandil'den gelen açıklama. O zaman bu temaslar fayda getirmeyecekse niye yapılsın? Silahsızlanma çağrısında bulunduğu dönemde, silahları bırakmak yerine daha fazla silah sokarak ülkeye halkın hayatını karartmaya gidilirse bu temasların ne faydası olabilir? Dolayısıyla, böyle bir temas söz konusu değil ama bizim istihbarat birimlerimiz her yerde ve her alanda yaptığı çalışmalar var" diye konuştu.

Davutoğlu, şu anda birinci önceliğin bütün şehirlerin terör faaliyetlerinden arındırılması olduğunu ve bu olmadan herhangi bir temasın faydalı olduğuna artık inanmadıklarını ifade etti. Hendekler, barikatların hepsinin kalkacağını ve bunun pazarlığının olmayacağını belirten Davutoğlu, kimseyle bunun pazarlık konusu yapılmayacağına işaret etti.

HDP'YE DÖNÜK PARTİ KAPATMA DAVASI TARTIŞMALARI

HDP'ye dönük parti kapatma davası tartışmalarına değinen Davutoğlu, "Yapılan suçlama ve eldeki verileri değerlendiririz. Kimse milletvekili zırhına sığınarak suç işleme hakkına sahip değil. Hiçbir grubun suç işleme ve açık bir şekilde terörü destekleme hakkı olamaz. Kendilerine bir an önce çeki düzen vermeleri lazım. Bir an önce terör örgütüyle aralarına mesafe koymaları lazım. Gündüz barış söylemini, geceleyin teröristlerle işbirliği yapmaya kalkarlarsa kimse kendisini demokratik bir güç olarak tanımlayamaz. HDP, karar verecek, siyasi parti mi terör örgütünün yancısı mı? HDP'li belediyeler karar verecekler, halka hizmet mi verecekler, dolaylı yoldan PKK'ya kaynak mı aktaracaklar? Bunlara karar verecekler, ondan sonra rayına oturur" ifadelerini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, HDP'li Demirtaş'ın özerlik açıklamalarına ilişkin olarak, "Bu hukuki süreçtir. Kimse, hukuktan azade değildir" dedi.

Yerel Seçim 2024


En Çok Aranan Haberler